Alababula, gemici dilinde “serseri gemici” demek — düzenin içinde yeri olmayan ama denizin her köşesini tanıyan bir ruhun adı.
Pusulası kendi içinde, yönü ise her an değişebilir.
Alababula, gemici dilinde “serseri gemici” demek — düzenin içinde yeri olmayan ama denizin her köşesini tanıyan bir ruhun adı.
Pusulası kendi içinde, yönü ise her an değişebilir.
Bu sehpa, bir mobilya değil; bir hâlin, bir yolculuğun ifadesidir.
Üzerindeki pusula, durağanlığı değil, arayışı simgeler.
Altındaki eğrisel ayak, düz rotalarda yürümeyenlerin izidir.
Koordinatlar, sabitlenmiş bir anıyı taşır — ama bu sefer liman değil, yola çıkış noktasıdır.
Ceviz ağacından yapılan tabla, zamanla koyulaşan tonu ile derinliği temsil eder.
Kestane ağacından, laminasyon tekniğiyle bükülerek yapılan ayaklar, hareketin ve esnekliğin ustaca ifadesidir.
Üzerindeki rüzgar gülü (pusula) marküterisi ise zanaatin şiiridir:
Bataklık meşesi, padouk, dişbudak ve dut kökü gibi dört farklı ağacın uyumlu çatışmasından doğmuştur.
Her malzeme bir yön, her çizgi bir karar, her detay bir anı taşır.
Alababula, ne tam burada ne de tam orada;
Biraz kayıp, biraz asi.
Ama yerini bilenler için değil, yerini arayanlar için tasarlandı.






